Bir heyecan var içimde,bir kıpırtı var.Güzel olduğu kadar da zor olan bir yolculuk.İçimdeki heyecan kadar acı,mutluluk kadar hüznün ve gururun olduğu bir yolculuk.Bir deprem vardı sanki içimde merkez üstü yürek, olan şiddeti Furkan olan bir sarsıntı sarsıyordu bedenimi.Bu enkazda sesimi duyan,bir el uzatanımın yanına gidiyordum.Otobüsten indiğimde karşımdaki yazı ŞEHİT FURKAN DOĞAN mezarlığı.Adımlarım durmuştu, o ana kadar o günün hayalini kuruyordum ama donmuştum sanki.İçeri girdiğinizde Furkan’ın büyük bir resmi karşılıyor sizi,Hoş geldin dercesine gülümsüyor. Gözleriniz dalar ya bazen meçhule öyle dalıyordu gözlerim.Furkan’ın şehit oluşu geliyordu gözümün önüne.Hani denir ya ateş düştüğü yeri yakar diye,hayır ateş en çok düştüğü yeri yakar sözü doğruydu belkide,Çünkü dünyada ki tüm vicdan sahibi insanların içine düşmüştü bu ateş. Ağlamayacaktım yanında,yanında ağlamak bize yakışmaz diyip ağlamayacaktım.Zaman akmaya devam etse de benim için durmuştu sanki.Öylede olsun istiyorum zaten.Dursaydı zaman kalsaydım orada,sonsuza dek kalmaya razıydım.Şuan bunları yazarken tüylerim diken diken.Bir rüyaydı sanki sonsuza kadar sürsün istediğim.Manen ona yakın olabildim mi orasını bilmiyorum ama bedenen hiç yakın olmamıştım ki bukadar… İnanın bana yalnız hissetmiyorsunuz kendinizi,canlı bir şekilde duruyor karşınızda.Konuştum onla bazen içimden bazense sessizce seslendim ona.’’Geldim Furkan’ım,kardeşim,şehidim...’’ diye.Çok şey konuştum onla ama bir utançla konuşuyordum.Utanıyordum kendimden…19 yaşındaki bir çocuk nasıl başarmıştı ki bunu?Nasıl rahatından,yaşamından,gençliğinden vazgeçebilmişti ki?Gazze’li çocuğun gözyaşı Furkan’ın kalbine öyle bir düşmüştü ki yakıp kül etmişti belliki… Gençliğin baharında ‘’Buyur Allah’ım’’ diyerek itaat etmek bize zor gelse de başarmıştı bu onu.Katil korktuğu için öldürmüştü Furkan’ı.Gazze’den tanıdığı o bakıştın korkmuştu işte.Ölümün ölümsüzlükle arasında ki savaşıydı bu.Kazananın hak edeceği bir mücadeleydi belkide.Ama belliydi savaşın sonucu,ölümün mağlup olup ölümsüzlüğün yani şehitliğin Furkan’ı kazanacağı malumdu.Mezar taşına bakıyorum.DT 20.10.1991 ŞT 31.05.2010.ŞT ye dikkat ettim ve dedim ki DT-ÖT yi herkes hak ediyor da DT-ŞT yi herkes hak edemiyor.Belkide 31.05.2010 yazısı ilk defa bu kadar ağır gelmişti gönlüme. Bazen bir kuş olmak istersiniz ya ordan oraya…Furkan da bunu istemişti belki bir kuş olup uçmak Gazze semalarında,seyre dalmak AKSA’yı masumane bir yüz edasıyla.Sonra Ebabil olmak zalimlere,haykırmak Gazze’li anneyi tüm aleme ve teslim olmak Rabbe.O masum için barışın güvercini,zalim için savaşın kartalı zamanın ebabili…Kırsalar da kanadını uçacaktı cennet semalarına.Kırdılar belki kanadımızı kopardılar gülümüzü…Rabbim güldürsün yüzümüzü… Şehitler için bir dakikalık saygı duruşu denirya, desemki şehidim için BİR DAMLALIK SAYGI DURUŞU DİYE,kaç kişi bu yolda varım derdi?Az da olsa çok da olsa niyetler belliydi.Bir filo kurtarmazdı belki Gazze’yi ama İbrahim’in ateşine gagasında su taşıyan serçenin o ateşi söndürmeyeceğini bildiği gibi…Ama safını,ama niyetini,ama vicdanını belli etmenin gerekliliğiydi… Eğdim başımı önüme su şişeleri vardı aldım su doldurmaya gidipte kaldırdığımda başımı gördüğüm o yazı…ALLAH VE HZ.MUHAMMET LAFZI ARASINA YAZILMIŞ ŞEHİT FURKAN DOĞAN HAYRATI…Dikkatlice bakın o yazıya.Cennetteki birliktelik böyle güzel mi anlatılır.Şunu düşünürsünüz.Şuan cennette Allah,Hz.Perygamber ve Şehit Furkan bir arada inşaAllah.Bu yazılarda onun özetiydi belki…Ve en zoru neydi biliyor musunuz,o suyu alıp mezarı başına gelirken ki hisleriniz. kardeşinizin mezarını sularken doruğa çıktığı belliydi bu hislerin.Donmuştum sanki sadece donmuştum.Herşey rüya gibi geliyordu.İnanamıyordum ki.İnanmak da kolay değildiki.Hani denir ya bazı şeyler anlatılmaz yaşanır diye.Aynen öyleydi işte…Allahuekber nidası yükselseydi arşın tepesine veya düşseydi gönlümün derinliklerine.Veda vaktiydi artık.Defalarca vedalaştım ama gidemiyordum.Bu mutluluk gemisinin bu gurur gemisinin kaptanını orda bırakamayacaktı gönlüm.Kolay değildi ki canından bir parçayı oraya bırakmak… Bugün yine kalbime batıyor Furkan,
Furkan KARADERİ 06.06.2011 (KAYSERİ)
|